Gülümse, kalbin sızlıyorsa da, hatta kırılmışsa da. Gökyüzü bulutlarla doluyken seni yakalar. Eğer korkuların ve üzüntülerin arasında gülmeyi başarırsan, yarın güneşin senin için doğduğunu görürsün. Yüzünü keyfinle aydınlat. Hüznün bütün çizgilerini sakla. Belki gözyaşı çok yakında. İşte tam da o zaman gülümsenin zamanı. Gülümse, ağlamak neye yarar. Sadece gülümse. O zaman hayatın hâlâ yaşanmaya değer olduğunu görürsün.. :)


Ara ki, bula ki ,)

23.7.10

Spinoza der ki;

'' İnsanın tutkuları olmaması olanaksızdır, ama belki adam, ruhunda o kadar mutlu düşünceler yaratır ki, tutkuları bunların yanında pek küçük kalır... ''

-İlk kural; bugünkü ya da geçmişteki sıkıntılardan kimseye söz açmamaktır.(5)
-Üzüntü bir zehir gibidir; onu sevebiliriz ama, yararını göremeyiz; sonunda üstün gelen de en köklü duygumuzdur: Herkes yaşamaya bakar, ölmeye değil.(5)
-Sıkıntılarından, söz etmezsen, onları unutur gidersin.(6)
-Kendilerinden sıkılanları eğlendirmek mümkün değildir.(7)
-Mutlu olmaya niyet etmedikçe insan mutlu olamaz. Mutlu olmayı istemeli ve bu uğurda çaba göstermeli.(7)
-Aşkın en güzel yanı, mutlu olmak için edilen yemindir.(8)
-Mutluluk, yani kendimiz için kuşattığımız mutluluk, en güzel ve en cömert özverimizdir.(8)
-Küstahlık edeceksen güçlü olana karşı et.(9)
-Her şeyde övülecek bir taraf vardır.(9)
-Gençlerle olan ilişkilerinizde, her şeyi iyi yanından alın; öyle olduklarına inanırlar, çok geçmeden de öyle olurlar.(9)
-Nezaket, aşırı hareketlerimize karşılık bir beden eğitiminden ibarettir. Gerçek nezaket, bütün ilişkileri tatlılaştıran bulaşıcı bir neşeyle var olur.(10)
-Ruhsal denge, genellikle kişiye dışarıdan ödüller sağlamaz; ama hiç kuşkusuz sağlığa yararlıdır.(11)
-Neşeyi davet eden bütün düşünceler, sağlığa da yararlıdır.(11)
-Sevinç, iç organlarımızı, en usta doktordan daha iyi düzene koyar. Oysa hasta olmak korkusu, hastalık olasılığını büsbütün arttırır.(12)
-Bir insan mutluluğu aramaya başladı mı, onu bulmaya mahkum demektir.(13)
-Mutluluğu gelecekte görüyorsanız, iyi düşünün, ona şimdiden sahipsiniz demektir. Ummak, mutlu olmak demektir.(13)
-Bilgi uzaktan hoşa gitmez, içine girmek gerekir.(14)
-Gerçek nedenlerini bilmedikçe huylarımıza asla hükmümüz geçmez.(15)
-Korkan adam, korkuyu açıklayabilmek için tehlikeler yaratır.(15)
-Çırpınmaların başlıca nedeni, insanın ne yapacağını bilememesidir.(17)
-Spinoza der ki, insanın tutkuları olmaması olanaksızdır, ama belki adam, ruhunda o kadar mutlu düşünceler yaratır ki, tutkuları bunların yanında pek küçük kalır.(22)
-Gerçek bir felaket iki kez tekrarlanmaz.(27)
-Pascal der ki, hastalık, sağlam adamın sırf sağlam olduğu için katlanamayacağı bir şeydir.(27)
-Bir kötülük başımıza geldi mi, şu iyiliği vardır ki; artık gelmesi mümkün bir şey olmaktan çıkar.(27)
-Küçük bir sinek ya da kurum tanesi gözünüze kaçtığı zaman gözünüzü ovalarsanız, başınıza iki, üç saatlik bir dert açmış olursunuz; ellerinizi yerinden kıpırdatmadan burnunuzun ucuna bakın, gözünüzden gelen yaşlar, hemen sizi bu dertten kurtarır.(29)
-Gülümseme, esneme gibi vücudumuzda derin etkiler yapar; boğazımızı, ciğerlerimizi, kalbimizi rahatlatır. Hiçbir doktorun çantasında bu kadar hızla etkisini gösterecek bir ilaç yoktur.(31)
-Ölenler neler duymuş olurlarsa olsunlar, ölüm hepsini silip götürmüştür.(34)
-Sıkıntılı zamanlarınızda mantık yürütmeye çalışmayın, çünkü mantığınız kendi aleyhine dönecektir.(35)
-El ya açık olur, ya da kapalı. Elinizi açarsanız, kapalı yumruğunuzla tuttuğunuz bütün sıkıntılı düşünceler uçup gider.(36)
-Soğuğa dayanmanın tek çaresi vardır; bunu hoş görmek. Mutluluk ustası Spinoza gibi: “ısındığım için hoşnut değilim, hoşnut olduğum için ısınıyorum.” Demeli.(37)
-İyiye yorma, iyilik getirir. Epiktetos der ki: “sen istedikten sonra karga da sana uğur getirir.”(38)
-Hiç kimse bu dünyada kendinden büyük düşman bulamaz.(38)
-Başkalarını bağışlamak için ilk koşul, kendini bağışlayabilmektir.(39)
-Fala baktırmadıkça, inanmamak çok kolaydır. O zaman inanacak bir şey de yoktur zaten.(41)
-Kaygılarımız bize, felaketlerin kendisinden daha az acı çektirmez.(42)
-Ne kadar bilgili olursak olalım, gözlerimizin çok uzakları görebileceğine inanmıyorum.(42)
-Merak hastalığından kurtulduktan sonra, kuşkusuz tedbirli davranma hastalığından da kurtulmak gerekir.(42)
-Dünyanın büyüklüğü ile insanın çaresizliğini kıyaslamaya kalkışacak olursak, hiçbir iş göremeyiz. Onun için işe koyulmalı ve yaptığımız işi düşünmeliyiz.(44)
-Küçük çabaların başaracağı işe inanmalı ve böceğe karşı bir böcek sabrıyla savaşmalı.(44)
-Para, yararlı olan her şey gibi, ilkin kendisine vefalı bir aşk ister. Yalnız gereksinimleri için onu isteyenlere yüz çevirir.(45)
-Çok harcamak isteyen kişi, hiç kazanamaz. Çünkü onun istediği kazanmak değil, harcamaktır.(46)
-Üstüne basılan her taş sağlam değildir.(46)
-Voltaire der ki: “kader bizi sürükleyip götürür, isteklerimize kulak asmaz.”(47)
-Güçlü insanlara özgü olan azimli irade, her türlü durumda, yine bir yol açıp geçmesini bilir. Güçlü adamın özelliği, her şeye kendi damgasını vurmasıdır.(47)
-Gençliğin istediği şeylere, yaşlılar büyük bir bollukla sahiptir.(47)
-Pek çok kimse, şundan ya da bundan yoksun olduğundan yakınır; ama nedeni bunu gerçekten istememiş olmasıdır.(47)
-Ummak istemek değildir.(48)
-Bir umutsuzluk halinde öyle bir kesinlik vardır ki, insan teselli kabul etmek istemez.(49)
-Her şey çabucak unutulur; durum her zaman güçlü ve tazedir; insan ona kolayca alışır. --Alışkanlık bizim uyum yeteneğimizden güç alan bir tanrıdır.(50)
-Toplum öylesine eşsiz bir makinedir ki, iyi insanlara farkına varmadan zalim olma olanağını verir.(53)
-La Bruyére der ki: “evliliğin iyisi olur ama kusursuzu olmaz.”(59)
-Bir toplum, havaya ve rüzgarlara göre rahat ettiğimiz ya da rahatsız olduğumuz bir gölgeliğe benzemez. Tersine toplum, sihirbazın değneğiyle güneşin açtığı ya da yağmurun yağdığı bir harikalar diyarıdır.(59)
İ-lk düşüncesizce yapılan hareketten sonra hatasını onarmak, ikiyüzlülük değil, dürüstlüğün ta kendisidir.(59)
-Rousseau der ki; “düşünen adam, baştan çıkmış bir hayvandır.”(61)
-İnsan yaşamını ne kadar doldurmuşsa, onu kaybetmekten o kadar az korkar.(62)
-Maddi yaşam, tam anlamıyla güvence altına alındı mı, mutluluktan ortada eser kalmaz. Kendi olanaklarıyla iş yapmayan kişi için can sıkıntısı kaçınılmazdır.(67)
-Her şeyi sigorta eden bir işyeri; kapısına: “buraya girenler, umudu dışarıda bırakın” yazmalıdır.(68)
-Gökten düşen bir mutluluk sevilmez, insan kendi emeğiyle yaratmak ister.(70)
-İnsanlar kendi elleriyle yarattıkları sonucu, talihin getirdiği sonuçtan daha çok sever.(70)
-Zaman, pişmanlığa meydan vermez.(71)
-Hazları bütünüyle hazır olan daha huysuz olur.(74)
-Aşkın verdiği zevk, bize zevk aşkını unutturur.(76)
-Çalgıyı dinlemektense, çalmayı tercih etmeyen var mıdır? Güç olan hoşa gider.(77)
-İnsan kendi emeğinin ürünleriyle süslenmiş topraktan haz duyar.(79)
-Her işte bir kez temel atıldı mı, devam etmek için nedenler yaratılmış demektir.(83)
-Gerçek tasarılar, ancak başlanmış bir iş üzerinde boy atabilir.(84)
-Hayvan, çevresindeki şeyler kendisini rahat bırakınca yatıp uyur. İnsan ise düşünür.(85)
-Gerçek bilgi, gözlerimizin dibine kadar gelmez.(86)
-Dünyayı alelacele dolaşan adam, işini bitirdiği zaman, anılar bakımından başlangıçtan daha zengin değildir.(87)
-Görülen şeylerin asıl zenginliği ayrıntılardadır.(87)
-Ne geçmiş, ne de gelecek bize dert olabilir, çünkü biri artık mevcut değildir, öteki ise henüz mevcut değildir.(89)
-Bugünü düşünün; önce, dakikadan dakikaya devam eden hayatınızı düşünün; her dakika, önceki dakikayı kovalıyor.(90)
-Hayatı karartan, dert aşılayan bir iyilik vardır, adına pişmanlık derler.(95)
-İnsanlara ancak kendi umutlarını verebilirsiniz.(95)
-La Rochefoucauld der ki: “her zaman başkalarının dertlerine katlanacak kadar gücümüz vardır.”(97) O şaka yapmış. Başkalarının dertleri kolay katlanır şey değildir.(98)
-Başkalarına ve kendimize karşı iyi davranmak; herkesin yaşamasına yardım etmek; kendi yaşamamıza yardım etmek; işte asıl din! İyilik mutluluktur. Sevgi mutluluktur.(114)
-Benim varlığım, dostuma bir parçacık gerçek haz verecek olursa, bu hazzı görmekten ben de haz duyarım.(118)
-Hiç kimseyi gücendirmeyen bir hareket ve söz rahatlığı, mutlu olmak için önemli bir meziyettir.(123)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder