Gülümse, kalbin sızlıyorsa da, hatta kırılmışsa da. Gökyüzü bulutlarla doluyken seni yakalar. Eğer korkuların ve üzüntülerin arasında gülmeyi başarırsan, yarın güneşin senin için doğduğunu görürsün. Yüzünü keyfinle aydınlat. Hüznün bütün çizgilerini sakla. Belki gözyaşı çok yakında. İşte tam da o zaman gülümsenin zamanı. Gülümse, ağlamak neye yarar. Sadece gülümse. O zaman hayatın hâlâ yaşanmaya değer olduğunu görürsün.. :)


Ara ki, bula ki ,)

30.7.10

Leylek leylek havada :D

Eveeet başlıktan da anlıyacağınız gibi ben yine yolcuyum :) Bu sefer Nevşehir'e gidiyorum. Çok sevdiğim eski bir arkadaşımın mutlu gününde yanında olabilmek için. (Darısı tüm bekarların başına;) Tabi düğün diyince akla ilk gelen ne giyeceğim, ne takacağım, peki ya saçlar.. gibi onlarca soru oluyor kafamızda. Neyse ki biraz uğraşlardan sonra aklıma tek takılan konu; elbise işim tamam, gerçekten içime sinen bu sefer farklı bi seçim oldu. (Dönüşte inşallah resimlerle burda olur, sizin de fikrinizi alırım.)
Düğünden sonra ertesi gün için tabiki orda konaklamayı düşünüyorum. Sonuçta ilk kez gidiyorum bidaha böyle fırsat bulurmuyum bilmiyorum o yüzden gezmeden gelirmiyim? ;)
Aslında şimdi burda sizinle birlikte olmam değil bavulumu hazırlamam gerekiyor. Sabah erkenden yola çıkacağım için daha fazla kalamıcam üzgünüm..
Tatlı rüyalar..
Keyifli haftasonları ;)

Kedi içinde Gamze! (:


Ben tahmin edemiceğiniz kadar çok seviyorum kedileri. Sokakta gördüğümde bile kucağıma almamak için zor tutuyorum kendimi. Kirli, böcekli olabilirler evet ama bu durumun onlara dokunmam için engel olarak düşünmedim hiçbir zaman. Benim de çok kedim oldu zamanında ama çalışmaya başladıktan sonra bakım ilgim azaldı annem de bizim sayemizde sevmeye başalmıştı ama ona da zor gelmeye başladı ve ben de artık uzaktan sevmeye mecbur kaldım anlicağınız. Ama ilerde kendi evime mutlaka bi kedicik alabilirim. Çünkü şuna inanıyorum ki gerçekten evde hayvan beslemek insanlardaki negatif elektriği alıyolar, evet biraz karşılıklı sevgi oluyo :) Siz onları sevmekten mutluluk duyarken onlar da size böyle karşılık veriyor. Aslında sevgi karşılıksız derler bi bakıma öyle tabi ama keşke her karşılıklı sevgi böyle mutlu etse herkesi.. (:

28.7.10

Teşekkürler..


Teşekkürler, Sevdiğim erkek olduğun için;

- İlk buluşmamızdan sonra beni telefon başında günlerce bekletmediğin için teşekkürler.
- Doğum günümde annem ve babama, beni sana kazandırdıkları için teşekkür ettiğin için teşekkürler.
- Kafiyesi bile olmayan aşk şiirleri yazdığın için teşekkürler.
- Hiç sevmediğin halde kedime katlandığın ve onun dokuz canını test etmediğin için teşekkürler.
- Kolunu "Bu benimdir, dokunulamaz" işareti gibi boynuma dolamadığın için teşekkürler.
- Arkadaşlarımla arkadaş olduğun için teşekkürler.
- Balayının bittiğini bana hiçbir zaman söylemediğin için teşekkürler.
- Aslında hiç görmek istemediğin bir filmin kuyruğunda benimle birlikte saatlerce beklediğin için teşekkürler.
- Masanın üzerine çerçeveli bir resmimi koyduğun için teşekkürler.
- Beni işimden arayıp kulağıma tatlı saçmalıklar fısıldadığın için teşekkürler.
- Banyoda sürpriz konuğum olduğun için teşekkürler.
- Kendi hatalarını kabul ettiğin ve benimkileri gündeme getirmediğin için teşekkürler.
- "Ben" 'i "Biz" olarak değiştirdiğin için teşekkürler.
- "Hayır" 'ın "hayır" anlamına geldiğini anladığın için teşekkürler.
- "Haayyııır" 'ın "Evet" anlamına geldiğini anladığın için teşekkürler.
- Beni benden çok sevdiğin için teşekkürler.
- Benim olduğun için teşekkürler, sonsuza dek.

********************************************************

Teşekkürler, Sevdiğim kadın olduğun için;

- İlk buluşmamızdan sonra telefonlarıma cevap verdiğin için teşekkürler.
- Tadı bir ömür boyu sürecek olan o ilk opücük için teşekkürler.
- Büroma, birlikte mükemmel bir hayat vaad eden aşk şiirleri faksladığın için teşekkürler.
- İlişkimize önyargılı düşünceler ya da bir kurallar kitabı ile başlamadığın için teşekkürler.
- Her gece uyumadan önce sadece "İyi geceler" dilemek amacıyla aradığın için teşekkürler.
- Yanımda kendini, seni makyajsiz görmeme izin verecek kadar rahat hissettiğin için teşekkürler.
- Annemlerde kaldığımız gün, gecenin bir yarısı koklaşmak niyetiyle odama süzüldüğün için teşekkürler.
- Yakalanmadığın için teşekkürler.
- Fırlattığım aşk tanrısı okunun tam hizasında durduğun için teşekkürler.
- Saçımdan eksilen her yeni tele benimle birlikte yas tuttuğun için teşekkürler.
- Yastığım olduğun için teşekkürler.
- Şimdiye kadar nikah masasına oturan gelinlerin en güzeli olduğun için teşekkürler.
- Ailemi, oğullarını kaybetmeyip bir kız kazandıklarına ikna ettiğin için teşekkürler.
- Bana doğumgünü veya yıl dönümü gibi özel günlerin gelmek üzere olduklarını hatırlattığın için teşekkürler.
- Fazla kilolarımdan şikayet ettiğim zaman bana "Artık sevmek için daha çok şeyim var" dediğin için teşekkürler.
- Benim bir numaralı hayranım olduğun için teşekkürler.
- Dünya uzerindeki en iyi arkadaşım olduğun için teşekkürler.
- Beni benden çok sevdiğin için teşekkürler
- Bana bütün bu duyguları yaşattığın için teşekkürler.

Bir aşk, bir öykü..

Ewan yirmi iki yaşına o sene basmıştı. Kendinden emin çok zeki ve çok çekici bir genç adam olmanın asaletini taşıyordu. On gün sonra Kore`deki bir savaşa katılmak üzere İngiltere`den ayrılacaktı, hiçbir şeyden korkmuyordu ama duygusallığı nedeniyle, ülkesinden ayrılma fikri zor geliyordu ona. Ağır adımlarla büyük kütüphaneden içeriye girdi, bir kitap alıp oturdu ve okumaya koyuldu. Gerçekten de çok güzel temalara değinmiş etkileyici bir kitaptı elindeki, ama daha da güzel olanı kitabı daha önce başkasının da okumuş ve bazı yerlere notlar almış olmasıydı. Okuyanın notlar aldığı bölümler Ewan`i da derinden etkiliyor, notları okudukça sarsılıyordu. Kim olabilirdi bu? Hemen kütüphane memuresine gitti ve daha önce kitabı okuyan kişinin kim olduğunu öğrendi. Holly adında bir kadındı, adresini aldı ve eve varır varmaz bir mektup yazdı: `Büyük Kütüphanede bir kitap okudum. Eklediğiniz notlar karşısında hayranlık duyduğumu belirtmeliyim. On gün sonra Kore`ye gidiyorum, sizi tanımak ve sizinle mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum.` Holly`den olumlu cevap geldi ve mektuplar ardı arkasına yazılmaya başlandı. Her yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkileniyor, yüreklerini birbirlerine biraz daha açıyorlardı. İki sene bu şekilde geçip gitti. Ewan ve Holly birbirlerine belki binlerce mektup yazmış, her mektuptan ayrı tatlar almışlardı. Ewan`ın ülkeye geri dönme zamanı gelmişti, son mektubunda Holly`i görmek istediğini yazdı. `Ancak seni tanıyabilmem için bana bir resmini gönder lütfen` diye ekledi. Holly buluşmayı kabul etti fakat resmi göndermedi. `Resmin ne önemi var ki? Bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi? Yakama kırmızı bir çiçek takacağım.` dedi.
Günler birbirini kovaladı ve Ewan ülkeye döndü. Trenden indiği ilk anda gözleri Holly`i aradı. Bir müddet bakındı, sonra kalabalığın arasından şimdiye dek gördüğü en güzel kadın belirdi. Uzun boylu, çok güzel, uzun sarı saçlı, masmavi iri gözleri ve mavi elbisesiyle muhteşem bir kadındı. Kadına doğru bir adım attı, ama yakasında hiç bir şey yoktu. Kadın gözlerine baktı ve `Merhaba denizci, benimle gelmek ister misin?` diye sordu. Tam o sırada güzel kadının omzunun üzerinden, yakasında kırmızı çiçek olan kadını gördü. Kısa boylu, şişman sayılacak kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösüsü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu. Ewan şaşkındı, az önce hayatında gördüğü en güzel kadından bir teklif almıştı ancak karşısında da yüreğine aşık olduğu kadın duruyordu. Kendini toparladı ve yanından geçen dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi. Elinde Holly`le birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı. Elini uzattı, `Merhaba Holly` dedi gözlerinin içi gülerek. `Pardon` dedi kadın. `Ben Holly değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı mavi elbiseli bayan yakama bu çiçeği taktı ve bunun hayatının sınavı olduğunu söyledi. Sizi garın çıkışındaki kafe`de bekliyormuş..

Hayatta, ‘gerçek aşk, dostluk ve arkadaşlıktan’ asla vazgeçmeyin. Zaten, sevmesini bilsek ve sevgiyi paylaşabilsek dünya böyle sorunlu olur muydu dersiniz?

Sevgiyle kalın…

Aşk Aritmetiği

akıllı erkek + akıllı kadın = aşk

akıllı erkek + aptal kadın = ilişki

aptal erkek + akıllı kadın = evlilik

aptal erkek + aptal kadın = hamilelik

:)

27.7.10

:/ :) ;)

Bugünüm biraz can sıkıntısıyla geçti :/
Umarım yeni güne başlar başlamaz hepsi geçer günüm adın olur! :)
Tatlı uykular bana ve blogumu takip eden herkese.. ;)

:(

Kırılgan bir çocuğum ben
Yüreğim cam kırığı
Bütün duygulardan önce
Öğrendim ayrılığı
Saldırgan diyorlar bana
Oysa kırılganım ben
Gözyaşlarım mücevher
Saklıyorum herkesten
Ürküyorlar gözümdeki ateşten
Ürküyorlar dilimdeki zehirden
Ürküyorlar o dur durak bilmeyen
Gözükara cesaretimden
Diyorlar: Bir yanı sarp bir uçurum,
Bir yanı çılgın dağ doruğu.
Oysa böyle yapmasam ben
Nasıl korurum içimdeki çocuğu?
Bir yanım çılgın nar ağacı
Bir yanım buz sarayı.

Murathan Mungan

Herkes düşlerinin büyüklüğü kadar özgürdür..
Ernesto Che Guevara

Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor, kimse kendini değiştirmeyi akıl etmiyor..
Tolstoy

Hayattaki önemli şeyler..

Bazen birileri hayatınıza girer ve onların orada olmalarının, sizin bazı amaçlarınıza hizmet etmeleri, size ders vermeleri veya kim olduğunuz ya da kim olmak istediğiniz konusunda size yardım etmeleri demek olduğunu kesinlikle bilirsiniz.

Bu kişilerin kim olabileceklerini asla bilemezsiniz - bir oda arkadaşı, bir profesör, bir arkadaş, bir sevgili ya da tamamen yabancı biri - ama gözleriniz onlarla kilitlendiğinde, işte o an hayatınızı çok derin bir şekilde etkileyeceklerini bilirsiniz.

Bazen, başınıza gelen şeyler ilk başta korkunç, acı verici ve adaletsizce görünebilir ama sonraları aksine o engelleri aşmadan potansiyelinizin, gücünüzün, iradenizin ve yüreğinizin asla farkına varamayacağınızı anlarsınız.

Hastalık, yaralanma, aşk, gerçek mükemmelliğin kayıp anları ve aptallıklar, hepsi sizin ruhunuzun sınırlarını test etmek için vardır. Bu küçük testler olmaksızın, her ne olursa olsunlar, hayat hiçbir yere varamayan, pürüzsüzce asfaltlanmış düz, yavan bir yol gibi olurdu. Güvenli ve rahat; ama aptalca ve tamamen anlamsız.

Tanıştığınız, hayatınızı etkileyen insanlar, tecrübe ettiğiniz başarı ve çöküşler, kim olduğunuzu ve kim olacağınızı bulmanıza yardımcı olurlar. Kötü tecrübelerden bile bir şeyler öğrenilebilir. Aslında, bazen onlar en önemlileridir.

Eğer birileri sizi severse, karşılığında onlara hangi şekilde yapabiliyorsanız sevgi verin, sadece sizi sevdikleri için değil aynı zamanda size sevmeyi ve kalbinizi ve gözünüzü nasıl açabileceğinizi öğrettikleri için. Eğer birileri sizi incitirse, aldatırsa ya da kalbinizi kırarsa, onları affedin, size, güveni ve kalbinizi kimlere açacağınıza dikkat etmenin önemini öğrettikleri için.

Her gününüzü önemseyin. Her anın değerini bilin ve onu bir daha asla yaşayamayacağınız için o anlardan alabileceğiniz her şeyi alın. Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun ve onların söylediklerini dinleyin!

Aşık olmanıza izin verin, kendinizi serbest bırakın ve görüşlerinizi yükseltin. Başınızı dik tutun; çünkü her türlü hakka sahipsiniz. Kendinize önemli bir kişi olduğunuzu söyleyin ve kendinize inanın; çünkü eğer siz kendinize inanmazsanız başkalarının size inanması güç olacaktır. Hayatınızda istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Kendi hayatınızı yaratın ve daha sonra dışarı çıkıp hiç pişmanlık duymadan yaşayın! Ve eğer birilerini severseniz bunu onlara söyleyin; çünkü yarının neler sakladığını asla bilemezsiniz.

Yaşadığınız her günden hayata dair bir ders alın! Bugün; dün için endişelendiğiniz yarındır. Buna değer miydi?


Sharon Zeff

26.7.10

http://fizy.com/#s/1ahiad

aşk hiç bitmez, bitmez derler. yanlış!
seven gözden düşer mi, düşmez derler. yanlış!
kabullenmek zor oldu, bi göründü bi kayboldu varsın kaybolsun
onsuz günler geçmez derler. yanlış!
kader adam seçer mi, seçmez derler. yanlış!
kabullenmek zor oldu, içim yandı kor oldu varsın kor olsun
(:

25.7.10

Mutluluğun yeri ve zamanı mı varmış!?


"Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha alçakta. Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır". Konfüçyus

Bu sözleriyle hakiki mutluluğun bizde, kendi içimizde olduğunu ifade eder. Gerçekten de MUTLULUK konusunda insan iki yanılgı içindedir.

1. Mutluluğu hedef zanneder. Ona ulaşmaya çabalar. Halbuki o hep insanla beraberdir ve hayat yolculuğunda, yolunda onunladır.

2. Mutluluk kendi başına buyruk ve ortaya çıkan veya ona ulaşılan bir hedef değildir. Mutluluk, insanların paylaştığı veya yaşadığı veyahut karşılaştığı durumlara karşı verdiği reaksiyonlardan doğan ruh halidir.

İnsan hayata bir kapıdan girer (doğum), hayat boyu ilerler ve nihayet bir kapıdan çıkar (ölüm). Gerçekte ulaşılan bir hedef vardır, ölüm. Hayatın tümü bu hedefe ilerleyiştir... Bu ilerleyiş sırasındaki yaşananlar da hayat'tır.

Yani hayat bir yolculuktur...

Bu yolculuğun treni zaman'dır. Bu trende bazı insanlarla beraber olur, bazı şeyler yaşar ve yaşadıklarımıza yanıt veririz.

Bu yanıtlarımızın müsbet psikolojisi de mutluluktur.

Yaşamda...

Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.

Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.

Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar, onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız.

Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.

Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.

Gerçek ise yaşadığımız an'dır ve bu an'dan daha iyi bir zaman olmadığıdır.

Eğer şimdi değil ise ne zaman?... Gelecek var mı veya gelecek bizim istediğimiz gibi mi?

Hani, "Tanrı'yı güldürmek istersen, ona hayallerinden bahset" der gibi...

Gerçekte, hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.

En veciz sözlerden biri Alfred D. Souza' ya aittir. Der ki;

"Uzun zamandan beridir hayatın, gerçek hayatın, ileride başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken başka bir şey, bitmemiş bir iş, halâ hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."

Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi.

Mutluluk yolun kendisidir. Öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin.

Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez.

Öyleyse; Okulu bitirene kadar, Para kazanana kadar, Çocuklarınız olana kadar, Çocuklarınız evden ayrılana kadar, İşe başlayana kadar, Evlenene kadar, Cuma gecesine kadar, Pazar sabahına kadar, Yeni bir araba ya da ev alana kadar, Borçları ödeyene kadar, İlkbahara kadar, Yaza kadar, Sonbahara kadar, Kışa kadar, Maaş gününe kadar, Şarkınız söylenene kadar, Emekli olana kadar, Ölene kadar...

Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz an'dan daha iyi bir zaman olduğuna karar vermek için beklemekten vazgeçin.

Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. ;)

20 soruda kendini tanı!

1. En sevdiğiniz kelime?
2. Nefret ettiğiniz kelime?
3. Ne sizi heyecanlandırır?
4. Heyecanınızı ne öldürür?
5. En sevdiğiniz ses?
6. Nefret ettiğiniz ses?
7. Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
8. Hangi doğal yeteneğe sahip olmak isterdiniz?
9. Kendiniz olmasaydınız kim olurdunuz?
10. Nerede yaşamak isterdiniz?
11. En önemli kusurunuz nedir?
12. Size en fazla keyif veren kötü huyunuz hangisi?
13. Kahramanınız kim?
14. En çok kullandığınız küfür nedir?
15. Şu anki ruh haliniz nasıl?
16. Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
17. Mutluluk rüyanız nedir?
18. Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?
19. Nasıl ölmek istersiniz?
20. Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı'nın size kapıda ne söylemesini istersiniz?

20.nci soru için şu enteresan yanıt verilmiş, paylaşmadan edemicem :D

''İstersen geri dönebilirsin.'' (:

Aşk* sadece kimyadan mı ibarettir?


Aşık olduğunuzda beyniniz hemen dopamin pompalar. Zaman geçtikçe dopamine karşı tolerans geliştirirsiniz ve ilişki parlaklığını yitirir.

Aşk... Huzur... Duygusal bağ... Özel birini bulduğunuzda patlayan o havai fişekler ne kadar mutlu olduğunuzla yakından ilişkili. Tamam aşık olmakla ilgili klişeleri hepimiz duyduk: Midedeki kelebekler, hızlanan kalp atışları... Ve elbette aşık olduğunuzda vücudunuzda yaşanan garip değişim... Peki biliyor musunuz; MR çekimleri, aşık olduğunuz zaman beyninizin iki bölgesinin aydınlandığını gösteriyor. Neden? Dopamin adlı aşk ikrisi malzemesi yüzünden... (Bu arada dopamin aynı zamanda şeker, uyku, susuzluk ve tütünün de salgılattığı hormondur...) Aşık olduğunuzda beyniniz dopamin pompalar ve mutluluk hormonu serotonin salgılar. Böylece kendinizi daha iyi hisseder ve daha fazlasını istersiniz. Ayrıca oksitoksin adlı bir hormona da kavuşursunuz. Bu da birliktelik duygusunu körükler...

BEYİN DOPAMİN SALGILAMAYI KESERSE AŞK BİTER Mİ?
Aşık olunca beyninizin salgıladığı dopamin ilişkinizi canlı tutmaya yarar ama bu ömür boyu devam eder mi? Zamanla dopamine karşı bir tolerans geliştirirsiniz. Böylece insanları birbirine bağlayan kimyasal bağ da gevşemeye başlar. İlişkiler parlaklığını kaybeder. Saf romantizmden daha derin bir güzellik seviyesine geçilir ve ömür boyu sürecek birliktelik için verimli bir alan yaratılmaya çalışılır.

HER GÜN İLTİFAT EDİN
Nasıl mı?
İlişkinizle ilgili iyi bir his doğurmak için her gün pozitif bir şey yapın.
Her gün iltifat edin. Zamanlaması iyi ayarlanmış bir "Saçın çok güzel olmuş tatlım" birbirinizden uzaklaşmanızı önler.
Yansıtın! Partnerinizin, çıkmaya ilk başladığınızda nasıl göründüğünü hatırlayın. Birbirinizi etkileyen karakteristik özelliklerinize odaklanın.

HASTA HASTA ÇALIŞANLAR KALPTEN DE GİDEBİLİR!
Ne büyük şans; hastalanmadınız! Ne kötü şans; etrafta dolaşan virüsü kaptınız! Lütfen! Kalbinizin sağlığı için evde kalın, işe gitmeyin! Hastayken çalışmak -hele bir de aşırı kiloluysanız, yüksek kan basıncınız varsa ve diyabetikseniz- çok tehlikeli olabilir. Hem de sadece iş arkadaşlarınız için değil!

GEÇERLİ SEBEPLER
İşte hastalandığınız zaman iş yerine haber verip, yatakta kalmanız için geçerli sebepler: 1- Dinlenmek daha çabuk iyileşmenize ve daha verimli olmanıza yardım eder. 2- İş arkadaşlarınıza da hastalık bulaştırmazsınız. 3- Yetişmesi gereken hiçbir rapor, sunum, vs. kalp krizi riskine değmez.

STRES YARATIR
Evet bunlar kesinlikle doğru. Araştırmacılar hasta hasta çalışanların, evde yatıp dinlenenlere oranla daha yüksek kalp krizi riskine sahip olduğunu belirlemiş. Şöyle açıklayabiliriz; eğer hastayken çalışıyorsanız, bu damarlarınızda iltihaplanmaya yol açtığı için kalp krizi riskinizi de artırır. Çünkü hasta hasta çalışmak stres yaratır. İşte bu stres de iltihaplanmaları rahatlıkla tetikleyebilir.

BEYNİ VE KALBİ BESLEYENLER:
'Good Morning America' programında, 'chia tohumları' ile yapılan muffinlerin, Omega-3 yağları açısından zengin, tam tahılları tüketmek için harika bir yol olduğunu anlattık. Norm isminde Omega-3 konusunda çok düşünceli bir araştırmacı, bize eleştirel ama dostça bir mektup gönderdi. Ve bize DHA yağları konusunda adil davranmadığımızı söyledi. DHA, Omega-3 yağlarından biri. Gözleri, beyni ve kalbi koruyan, balıkta ve deniz yosunlarında bulunan bir yağ. Bir diğer önemli Omega-3 yağı ise ALA. (Alphalinolenik asit diye de adlandırılır...) Bu yağ da chia tohumlarında, keten tohumunda ve cevizde bulunuyor. Vücut bu yağı DHA'ya çeviriyor.

BATI TARZI DİYETLER...
Üçüncü bir yağ ise EPA. Balık yağında bulunuyor. Norm'un endişeleri de, bu noktada yoğunlaşıyor. Mektubundan aynen alıntı yapıyoruz: Ceviz ya da chia tohumlarını, beyin için faydalı DHA yağlarının kaynağı gibi göstermek doğru değildir. Chia ve ceviz, ALA kaynağıdır ve DHA içermez. Kabuklu yemişleri ve tohumları, balık ya da yosun yağına eşdeğer besinler gibi göstermek yanlıştır. Omega-3 kaynakları ve bu asitlerin insan sağlığına yararları konusunda tüketicinin kafasını karıştırır. Norm, bunları söyledikten sonra, insan vücudunun ALA asitlerini DHA'ya çevirmek için sınırlı bir yeteneği olduğunu vurguluyor. Vücut, aldığı ALA asidinin yüzde 1'den azını DHA'ya çeviriyor. (Kadınlarda bu oran erkeklere göre daha yüksek.) Ayrıca, insanların Batı tarzı diyetler yüzünden, mısır ve soya yağı tüketerek çok fazla Omega- 6 yağı aldığını, bunun da ALA'yı DHA'ya dönüştürme kapasitesini düşürdüğünü söylüyor. Sorun şu: Bu Omega-6 yağ asitleri, ALA ile rekabete giriyor. Örneğin her gün 28 gram ceviz yiyen bir insan, yaklaşık 2 bin 500 miligram ALA alıyor, en iyi ihtimalle sadece 25 miligramı DHA'ya dönüşüyor. Ama insanın günlük DHA ihtiyacı, 600 miligram. Norm, ALA asitlerinin de kötü olmadığını söylüyor. Bazı araştırmalar bu asitlerin kalp sağlığı üzerinde pozitif etkisinin olduğunu söylüyor. (DHA gibi) Ama beyin gelişimi ve sağlığı için sadece DHA'nın etkisi var. Özet olarak Norm, hastalık riskini düşürmek ve sağlığı korumak için balık, balık ürünleri, yosun yağı ve DHA tabletleriyle günde 600 miligram DHA asidi almak gerektiğini savunuyor.

CİPS YERİNE CEVİZ YİYİN
SİZ doktorları olarak, ALA asitlerinin de sağlıklı olduğuna ve Omega-6 ile doymuş yağ içeren yiyecekler yerine bunları içeren besinleri tüketmenin akıllıca olduğuna inanıyoruz. Anlamı şu:
Atıştırmak istediğinizde çikolatalı cipsler yerine ceviz yiyin. Ceviz; kabuklu yemişler arasında en fazla Omege-3 içeren yiyecek. Günde altı tane ceviz yemek, kalp krizi riskini yüzde 60 düşürüyor. n ALA içeren kanola yağı, daha iyisi DHA katkılı kanola yağı kullanın.
Buğday yerine chia tohumu kullanın. İnsanlar çok az DHA tüketiyor, günde 600 miligrama ulaşabilmek için DHA takviyesi içeren tabletleri öneriyoruz. DHA beyin sağlığı için elzemdir. BİZ güne DHA hapları alarak başlarız. Kahvaltıda ya da atıştırmalık chia tohumlarıyla yapılmış muffinleri yeriz. Ayrıca doymuş yağlardan da uzak dururuz.

SAĞLIĞINIZ İÇİN AFFETMELİSİNİZ
Siz çocukken, beslediğiniz kurbağa yavrusunu tuvalete atan babanıza hâlâ kızgın mısınız? Bazı şeyleri unutamasanız bile affetmeniz için zaman gerekebilir. Öfkenize sarılmanız, ilişkinizin tansiyonunu yükselmekten daha fazla şeye sebep olabilir. Kalp sağlığınız da acı çeker. Bazı adaletsizlikleri unutmak zordur ama bazı şeylerin peşini bırakmamak ekstra hasara yol açar. Örneğin, ebeveynleri veya arkadaşları tarafından derinden yaralandıkları, ihanete uğradıkları anları tarif eden liseli gençlerin kan basıncının yükseldiği görülmüş. Bu olayları hâlâ affedememiş olanların kan basıncının normal seviyeye dönmesi daha uzun zaman almış. Kardiyovasküler sisteminizin stres sonrası stabilize olmakta sorun yaşaması kalbiniz için kötü haberdir. Stresin fiziksel ya da duygusal olması fark etmez. Yüksek kan basıncı; kalp hastalığı ya da gelecekte hastanelerin ilgili laboratuvarlarına yapacağınız bir ziyaret anlamına gelebilir. Peki sizi meşgul etmemesi için ne yapmalısınız? Yapacağınız ilk şey, ne olursa olsun stres miktarınızı düşürmek. İkincisi; formda olmak. Formunu koruyan insanların kalp atışları daha çabuk normal seviyeye döner. Üçüncüsü birini bağışlayın! Sadece kalbiniz için değil; kin tutmayan insanlar affedemeyenlere oranla daha az acı çeker, daha az öfke ve endişe duyar. Affetmek, sizi strese sokan veya acı veren insanları ve durumları sineye çekmek demek değildir. Affetmek, moral bozucu deneyimlerin duygusal ve fiziksel sağlığınıza zarar vermesine engel olmaktır.

O'nu ailesine bakarak tanıyın ;)

Aile içi roller ve ilişki biçimleri, tutumunuza yansıyor.

Anne babayı model alıyor mu?
Babasını ‘iş tutmayan, sorumluluk almada isteksiz’ olarak görmüş bir kişi ergenliğinde ‘arı gibi çalışan’ biri haline gelmek için aşırı gayret göstermiş olabilir. Ancak genç yetişkinlikte bunun yerini, birden her şeye boş verme, sorumluluklarını yerine getirme isteksizliği alabilir. Anne-babayı ‘temelde’ ne kadar model aldığımız, genç yetişkinlik döneminde yeniden canlanabilir.

Yediği yemek ilişkinizin ne kadar süreceğini gösterir mi?
Yetiştiği ailede, ‘etli patates yemeği’nin sadece etlerini tabağında bulmuş bir çocuk da, sadece patateslerle idare edebileceği düşünülerek tabağında et görmemiş çocuk da; bir işte tutunmak ve sağlıklı duygusal ilişkilere başlamak /sürdürmek açısından risk altındadır. İki olumsuz uç nokta; ‘ben her zaman, her şeyi, emek sarf etmeden hak ederim’ veya ‘ben aslında hiçbir şeyi hak etmiyorum’ olarak gelişebilir.

Geniş ailelerde beklentiler fazlalaşır mı?
Bazen aile (hatta geniş aile, akrabalar) içinde bir çocuk ‘farklılığıyla’ dikkat çeker ve desteklenir. Bu çocuk, ailenin beklentilerini gerçekleştirmeye koşullanır; ‘sen hayatını yaşa’, ‘sen hep en başarılı ol’, ‘sen bizim (haylaz veya uyumlu) çocuğumuz olarak kal’… İş hayatında ilerleyen, sosyal hayatında içe dönüklük yaşamayan, buna karşın uzun süreli duygusal yakınlıklardan kaçınan bir kişi, ailesinde ‘sorumluluk sahibi çocuk’ olarak seçilmiş olabilir. Bu kişinin uzun vadeli ve doyurucu bir ilişkiye girmekten kaçınması, ‘sorumlu olduğu diğerlerini’ hayal kırıklığına uğratmak istememesi gibi kişisel senaryolarından kaynaklanabilir.

Kardeşlerin aile içindeki rolleri önemli
Aynı ve farklı cinsiyetten kardeşlerin aile içindeki rolleri, hangi kardeşin ne gibi özellikleri nedeniyle ilgi gördüğü (dış güzellik, cinsiyet, zeka, çalışkanlık...) de son derece önem taşır. Bu faktörler de, ‘yetişkin’ dünyasında ihtiyaç duyulan temel becerileri geliştirmede yaşanan ‘psikolojik takılmalar’ı anlamada ele alınan konulardır.

¸¸.ི♥ྀ Yaşadım


Gördüm. Duydum. Hissettim. Okudum. Yazdım. Düşündüm. Sordum. Cevap verdim. Dinledim. Sessiz kaldım. Anladım. Anlattım. Merak ettim.Tanıdım. Tanındım. Sandım. Kandım. Güvendim.Yanıldım. Yandım. Kırdım. Kırıldım. Acıdım. Acıttım. Şaşırdım. Üzüldüm. Ağladım. Güldüm. Heyecanlandım. Diledim. Sevdim. Sevildim. Sevindim. Düşledim. Gerçek yaptım. Başladım. Bitirdim. Gittim. Geldim. Arada kaldım. Düştüm. Kalktım. Canım yandı. Can yaktım. Ekledim. Çıkardım. Eksildim. Çoğaldım.
Büyüdüm. Öğrendim..

Derya Turhan

24.7.10

I♥Zoo






Evet Tarsus Hayvanat Bahçesi'nden sizin için seçtiğim bikaç foto sadece bunlar. Çünkü daha fazla foto nası eklenir bilemiyorum özür dilerim sevgili takipçilerim :( Ama söz veriyorum en yakın zamanda öğrenicem öyle bi seçeneğim vardır umarım ;) Fotoğraf çekildiklerini anlamış gibi bize özel poz veren hayvanat bahçesi sahiplerine de teşekkürler :) Tabi bazı çekimler heyecan, korku ve aksiyon dolu oldu. Mesela dördüncü resimdeki maymun elimizden o reklam filmindeki gibi telefonumuzu kapıyordu! Neyseki hiç bi sorun yaşamadan da ordaki dakikalarımızı bitirdik..

Gamze sonunda Tarsus'ta (:




Bugün iş çıkışı nasıl fırladım bilmiyorum ama 13.30 trenine yetiştim (her zaman trenleri kaçıran ben bu halime çok şaştım tabi ki:) ve soluğu Tarsus'ta aldım. Ani bi karar oldu bu kısa yolculuğum ama zaten böyle ani karar vermedikçe kalıyorum burda ve gidemiyorum biliyorum :) Ve dolu dolu bi cumartesi yaşadım Portakalımla* :) Tabi günün güzel geçmesine katkısı olduğu için ona da burdan teşekkürlerimi yolluyorum ;) Tabi gezmekle kalmadık bol bol fotoğraf çekildik. Şimdi canınız çekmesin ama Bicibici* ile olan fotoğraflarımızı ve ardından şahane süprizimi yayınlıcam (hayvanseverler'e özel;)

evim güzel evim♥ :)






İnsanın böyle bi evi olsa sanırım izlemeye doyamaz ve hiç evinden çıkmak istemez! Evi için dekorasyona ihtiyacı olan veya yeni evlenecek çiftler için birkaç fikir sunmak istedim. Yada benim gibi böyle dekorasyon meraklısıysanız ve sadece izlemek bile size mutluluk veriyorsa yine mutlu olurum :) Şimdilik sizin için seçtiklerim bu kadar. Çünkü o kadar çok ki hepsini paylaşmam malesef mümkün değil ama aşağıda daha fazlasını bulacağınız link* i yolladım. Keyifli dolaşmalar ;)

http://www.housetohome.co.uk/galleries

23.7.10

Sertab* 2010 bütün şarkıları şahane ötesi,ama tam bana göre bi bunun enerjisi ;)

http://vimeo.com/13537551

Eskiden bambaşkaydım
Herkes tamdı ben yarım
Boşluklar hep dolar ya
Yalnızdı benim yanım

Bir gün aşka rastladım
Sildim yeni başladm
Bir omzum oldu sonunda
Ha hay… Başımı rastladım

Gözüm kara kalmadı yara
Oldum renga rengarenk
Bazen her şey sararıp solar
Biz hep renga rengarenk

Ben suysam o ateş
Ruhu var ruhuma eş
Griler hep düşmanım
Kırmızılar bana kardeş

Dilimde o nağmeler
Seviyorum demeler
Saçlarım hep boynunda
Ha hay… Ne güzel kareler

'' Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi. ''
Gabriel García Márquez ne güzel demiş..

İşte bu yüzden sevgili Tanrı'm minnettar olacağım günü büyük bi sabırsızlık ve heyecanla bekliyorum.. :)

GüleGüleŞekerim:)

http://fizy.com/#s/1aik2a

(♥‿♥) ♫ ♪

http://fizy.com/#s/1ahv5i

Acı bitti aşk bu defa
Yanıyor içim hala
Yüreğimde can buluyor
Her vuruşunda

Bana sorma hiç o günü
Eriyor tenim bedenim
Gecelerce iz sürerek
Aşk bulunmayacak

Sorma, sus sorma
Aşkın yıllarca, hoş bir kör tuzak, heyhat

Yapma çok yıkıldım, zor avundum
Affet, zor kadındım, gel unuttum gel

LoVe ღ

http://fizy.com/#s/104qi4

Love, I am so different
Love, I am so different
Love, I am so different than before

Love, can I be loved
Love, could I ever really be loved
Love, if you ever find me I wonder
Will you try me I'm so different than before

Love, the kind that I've dreamed of
Well let's stop right here inside of me love
Love, if you ever find me I wonder
Will you try me I'm so different than before
Love, I am so different than before

Love, where are you waiting
In dark and smoky room I hear you singing to me
Love, let my voice take you and the song we make would be so different than before
Ooh yes

Love, if you ever find me
Then I ask you try me I am so different than before
Love, I am so different than before

The word is out, the time is gone
Begin again remember my love
Make it strong with I'm so long
Stretching out to everyone
Nothing replays
This is what I want, this is what I make
Every little thing gonna be alright
One day or so you'll be my

Love this time you won't mistake me
I'm ready love for you to take me with you
Love, if you ever find me I wonder
Will you try me I'm so different than before
Ooh yes

My love,I know when you found me
I'll rock yourself all around me so different then before
Ooh yes,
MY love I know you'll show me the words
you never told me so different then before..

Rosey

Mutlu olmak Pollyannacılık mı?!


Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmeyi, karamsarlığı öylesine derinden öğrenmişiz ki, “Bu ülkede yaşanmaz” ve nihayet “Batsın bu dünya” demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz sonuçta. Ve daha da kötüsü, iyimser birini gördüklerinde canları sıkılıyor kötümserlerin, adeta “Şuna bir şey söyleyeyim de keyfi kaçsın” diyorlar içlerinden. Yıllardır seminerlerimde iyimser olmanın öneminden söz ettiğimde en az bir kişi çıkıp “Hoca iyi de o zaman bu polyannacılık olmaz mı?” der. Bu karamsarlığa prim veren bakış tarzı beni üzüyor. Şimdi söz konusu cümleye tekrar bakalım:

“İyimserlik, küçük şeylerden mutlu olmak polyannacılık sayılmaz mı?

Bu görüşte, sanırım iki hata var. Birincisi “iyimserlik eşittir polyannacılık” iddiasıdır ki bu doğru değildir. İkincisi böyle söylendiğinde polyannacılığın kötü olduğunu kim söyledi?

Polyannacılık, kayba uğradığımızda, elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisidir. Polyannacılık bir psiikolojik savunma mekanizmasıdır, aşırı olmadan yerinde kullanıldığı sürece, kişiyi kaygıdan, sıkıntıdan korur, kişinin yarına kalma ihtimalini arttırır. Polyannacılık, kendini avutmak değil, bardağın dolu yanını fark etmektir.

Diyelim ki birisi bir bacağını kaybetti. Şüphesiz bu kötü bir durumdur. Ancak bu kişinin önünde iki yol uzanır:
Birinci yol, bir bacak gittiği için yaşamdan elini çekmek, sürekli üzülmek, artık hiçbir şeyden keyif almamaktır. İkinci yol ise şudur: Kişi eğer geriye dönüş yoksa, mevcut durumu kabullenir, elinde kalan bacak için sevinir, yaşamdan elini çekmez, yaşama sevincini kaybetmez.
İkinci yol polyannacılıktır. Polyannacının ömrü, birinciye oranla daha kaliteli geçer.

Polyannacı tavır, Çin atasözünü hatırlatıyor. Şöyle demiş Çinli:

Tanrım, bana değişebileceğim şeyleri
değiştirme gücü ver.
Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmemi sağla.
İkisini ayırt edebilmem için de akıl ver.

Değiştiremeyeceğimiz kayıplar karşısında, yaşama sevincimizi kaybetmemek polyannacılıktır. Karamsarlığa oranla da herhalde daha gerçekçi bir tavırdır.

Üstün Dökmen

Uyuduk mu eşit oluruz. Ne tutku, ne gurur, ne umut.

M.Cevdet Anday

Hayat çok tuhaf.Çocukken zaman çok yavaş geçer. Sonra bir de bakmışsın 50 yaşına gelmişsin ve çocukluğundan ne kaldıysa geriye bir kutuya sığmıştır,tozlu bir kutuya.

Amelie

Gerçek bi kadın nası olmalı?


Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum..
Sokakta, vapurda, okulda, kuaförde, orda, burda..
Ama olmuyor hanımlar, olmuyor!
Kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki?
Solaryuma girmeye, çıplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim.
Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden özelliklerini ekledim.
Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani şu afet-i devran denen kadınları düşündüm.
O nasıl bir cazibedir ki, peçelerin ardından bile erkekleri aşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini..
Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda.
Kadının hası güle benzer. Rengiyle, kokusuyla, dikeniyle.
Açın televizyonu, bir tane gül görüyor musunuz?
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet.
Şımarıklığın da hakkını verir.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de.
Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek.
Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde.
Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir.
İnsanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi, adabıyla, raconuyla istediğini alır.
Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez.
Yüz göz olmaz kadının hası.
Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar.
Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da.
Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur.
Kendine saygısı, güveni vardır.
Erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek.
Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın.
Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur.
Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu... arada bir pencereye yaslar başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler.
Olgunluğuyla şaşırtır erkeği.
Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu.
Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez.
Huzur verir varlığıyla.
İçmesini de bilir kadının hası.
Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı.
İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın.
Kibirli olmaz. Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası.
Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır.
Kişiliklidir. Beceriklidir.
Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır.
Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.
Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.
Gerçek bir kadın Paris podyumlarında yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez.
Uzun saçları vardır kadının. Yumuşak olur, güzel kokar.
Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir.
Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz.
Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz.
Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.
Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar.
Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de.
Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki, onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur..

CAN YÜCEL

'nası bi delisiniz?' testini çözdüm ve sonuç ;)

Serseri :)

Hiçbir disiplin yönteminden yararlanmadığı açık, kocaman bir zekânız var. Her türlü zorluktan ve sorumluluktan onun yüksek kapasitesi sayesinde kurtuluyorsunuz. Açıkçası, biraz tembelsiniz de. Yettiği kadar çalışmak, geriye kalan zamanı dünyanın, zamanın, aşkın, arkadaşlığın tadını çıkarmak için kullanmak istiyorsunuz. Sizin için konfor kelimesi genel geçer anlayışın çok ötesinde kalitelere işaret ediyor. Örneğin rahat uyumak için dört dörtlük bir yatağa değil, çok uzakta göz kırpan yıldızlara ihtiyacınız var. İyi yemek lüks bir restoranda değil, değecek kadar acıktıktan sonra gürül gürül akan bir nehrin kenarında yenilir diyorsunuz. Mutluluğun gerçek sırrını biliyorsunuz, tek sorun kimseyle paylaşamamanız…

Canı sıkkın ve keyifsiz olanlar için öneriler..


Sıkıntıdan Patlamak Üzereyken

Öyle günler olurki "keşke hiç yaşamasaydım" diye düşünürüz. Böyle bir durumda size önereceğimiz tekniğin çok işe yaradığını göreceksiniz. Kalp, vücudunuzun ritmini koruyan bir organdır. O sakin olduğunda vücudunuz ve aklınız sakinleşir. Önereceğimiz bu aktivite sadece bir dakikanızı alacak:
• Elinizi sol tarafına koyun ve üç nefes alın.
• Yorgunluğu üzerinizden atmak için birini düşünün,
• Dağıtabilmek için 10 dakikalık bir yürüyüşe çıkın. Bu, kalp atış hızınızı ve sorunlarınızı açık
bir düşünebileceksiniz.

Biri Sizi Üzdüğünde

Kendinizi iyi ifade edemediğinizde kötü bir ruh hali içine girersiniz. Biri sizi deniyor. Önce pozitif bir şey söyleyin, ardından üzüldüğünüzü belirtin ve konuşmanızı pozitif herhangi bir şeyle sonlandırın. Sizi üzen patronunuz olduğunda bunu uygulayamayabilirsiniz. Böyle bir durumda sinirinizi bozan şeyi bir arkadaşınıza ya da yakınınıza anlatın. Kendinizi ne kadar iyi hissedeceğinize şaşıracaksınız.

Gün Boyunca Kötü Bir Ruh Hali İçinde Olduğunuzda

Bir şey ya da biri sinirinize dokunduğunda bütün gününüz rezil olabilir. Sonrasında ise istemeden de olsa çevrenizdeki başka insanlara kötü davranmaya ve onları kırmaya başlayabilirsiniz, işte böyle durumlarda aşağıdakileri yapmayı deneyin:
• Durumu puanlayın.
• "Daha farklı davranabilmeniz mümkün olur muydu" diye düşünün.
• Durumu iyi bir hale getirebileceğinizi düşünün. Arkasından da yaşananların bir tekrarlanmaması için olayları tartın.
• Duygularınızı kontrol etmeyi öğrenin.

Bunaldığınızda

Konuşmayın, parmak uçlarınızı kullanın. Parmak uçlarınızla küçük darbeler gerçekleştirmeniz vücudunuzdaki enerji akışını dengeler. Uzmanlar bu tekniğe duygusal akupunktur adını veriyorlar. Gözlerinizin üzerine orta parmağınızın ucuyla hafifçe 5 kez vurun. Sonrasında köprücük kemiği ile kaburganızın birleştiği yerlere aynı vuruşları tekrarlayın. İşlemi göğüs kafesiniz ile tamamlayın. Bu enerji noktalarına parmak uçlarınızla masaj yapmak sizi rahatlatacaktır.

Kafanızdaki Düşünceler Yüzünden Uyuyamadığınızda

Yatakta dönüp durmak yerine sırt üstü pozisyona gelin, çenenizi gövdenizle aynı hizaya getirip tavana bakın. Bacaklarınızı iyice gerin ve kollarınızı düzgünce vücudunuzun yanına koyun. Parmak uçlarınızdan başlayarak vücudunuzun her noktasını hissetmeye çalışın. Vücudunuzdaki tüm kasları rahatlatırken düzenli bir şekilde nefes almaya çalışın. Gözlerinizi kapatın, bu arada dişlerinizi sıkmamaya dikkat edin. 10 defa derin nefes alıp verin. Bu şekilde önce vücudunuza sonra nefesinize odaklanarak zihninizi boşaltmanız mümkün.

Hayatınızı 30 saniyede sevin!

30 saniyede yaşamınıza farklı bir gözle bakabilir misiniz? Bulunduğunuz durumda mutlu olmayı başarabilir misiniz? İlaçlar bile sizi bu kadar hızlı mutlu edemez. Bilim adamları ve finans uzmanları sürekli nasıl mutlu olacağınızın yollarını araştırmaya devam ederken, sadece 30 saniyenizi ayırın ve kendinizi sevin.

İyi bir fıkra anlatın: İngiltere'nin Callege Üniversitesi uzmanlarına göre başkasına anlattığınız fıkraya gülünmesi beyin tarafından olumlu algılanıyor ve gülümsemenizi sağlıyor.

Fotoğraf albümünüzden bir fotoğraf seçin: İngiliz psikiyatristler çikolata, şarap içmek, müzik dinlemek veya fotoğraf albümünden bir fotoğraf seçmek gülümsemenizi, mutlu olmanızı sağlıyor.

Partnerinize şefkat gösterin: Kuzey Kaliforniya Üniversitesi'nde yapılan bir çalışma kadınların eşlerine günde birkaç kez sarılmasının kan basıncını dengelediğini tesbit etti. Başka bir araştırmada kadınlar üzerinde yapılmıştı. Partneri kendisine sarılan kadınlar kendini daha güvenli hissediyor ve daha az korkuyor.

İş arkadaşınıza nasıl mutlu olduğunu sorun: İspanya'da yapılan araştırmada iş yerinde mutsuz olanların mutlu olan arkadaşlarına bunu nasıl başardıklarını sormalarını ve uygulamalarını öneriyor.

Zinde uyanmanın 10 yolu!


Özellikle işe ve okula erken saatte gidenler, yataklarından daha zor kalkmaya, kendilerini kalkmaya isteksiz ve halsiz hissetmeye başladı. Sizin için hazırladığımız çok pratik ve basit öneriler ile bu sorunun önüne geçebilir, sabahları daha zinde ve sağlıklı uyanabilirsiniz.

1. Güneş İçeriye Girsin: Yatmadan önce perdeleri veya panjurları yarım açık duruma getirin. Böylece sabahın erken saatlerinden itibaren güneş ışınları odanızı dolduracak, ve bu doğal ışınlar beyninize sinyal göndererek melatonin ve adrenalin hormonlarının salgısını tetikleyecektir. Bu sayede alarmınız çalmaya başladığında, fiziksel olarak zaten kalkmaya hazır ve yarı dinç bir halde olacaksınız. Tabii ki erken yatarsanız bu süreci çok daha sağlıklı bir hale sokabilirsiniz.

2. Alarmı 15 Dakika Erkene Kurun: Saatinizin alarmını, kalkmanız gereken süreden 15 dakika daha erkene kurmanın yararları gerçekten büyüktür. Bu sayede hızla yataktan kalkıp, evden çıkmanız için ayırmış olduğunuz minimum süreyi bir telaş içerisinde geçirmek zorunda kalmazsınız. Yataktan daha rahat, ve sakin hareketlerle kalkar, güne daha huzurlu bir başlangıç yapabilirsiniz. Yatakta uyanık halde geçireceğiniz birkaç fazladan dakika sayesinde, hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendinizi yeni başlayan güne daha iyi adapte edeceksiniz.

3. Güneşe Ulaşın: Genelde filmlerde gördüğümüz bir sahne vardır. Pencere önünde yukarıya doğru gerinerek güneşe ulaşmaya çalışmak…Her ne kadar meşhur bir film klasiği de olsa, bu hareketin yararı çok büyüktür. Sadece 15 saniyenizi harcayarak açık pencere önünde kollarınızı yukarıya kaldırarak gerinin. Ayak parmaklarınızı ve dirseklerinizi açıp kapayarak vücudunuzdaki kan dolaşımını hızlandırın. Hem temiz ve taze havayı solumuş olacak, hem de güne fiziksel olarak çok iyi bir başlangıç yapmış olacaksınız.

4. Günlük Vitamin Alın: Günlük olarak alacağınız vitaminler gerçekten yararlıdır. Vitamin tabletlerinizi, mutfakta duran kahvenin yanına koyarsanız, unutma şansınızı çok aza indirmiş olursunuz.

5. Kararları Sabaha Bırakmayın: Gerçekten rahat bir sabah geçirmek istiyorsanız, çok basit kararları bile geceden almalısınız. Ne giyeceğiniz, kahvaltıda ne yiyeceğiniz, işe hangi araçla ve hangi yoldan gideceğiniz gibi kararları akşamdan almak, sabah sizi daha stresten uzak yapacaktır. Buna ilave olarak, sabah ritüeli takıntınızdan vazgeçin. Her sabah kahvaltınızı evde yapmak zorunda değilsiniz, nadiren de olsa yapğacağınız ufak değişiklikler, sıkıcı sabah ritüellerine renk katabilir.

6. Kahve Kokusunun Cazibesi: Gerçekten alabileceğiniz en iyi kahveyi satın alın. Taze çekirdekli olanlar listenin başında olabilir. Zaman ayarlı kahve makinelarından kullanırsanız, sabah ayarlayacağınız saatte nefis bir taze kahve kokusu ile uyanabilirsiniz. Kulağa hoş geliyor değil mi? Güçlü kahve kokusu sizi yataktan bir an önce kalkmaya zorlayacak ve kendinize getirecektir. Eğer ki gün içerisinde kesinlikle kahve içeceksiniz, bunu yapmanın en iyi zamanı sabah saatleridir.

7. Dilinizi Fırçalayın: Ağzımızın gece boyunca yaklaşık 300 bakteriye ev sahipliği yaptığını biliyor musunuz? Sabah oluşan kötü kokudan kurtulmak, güne güzel bir başlangıç yapmak için iyi adımlardan bir tanesidir. Dişlerinizi fırçalarken 1 dakikanızı dilinize ayırın ve yavaşça dilinizi fırçalayın. İnanın daha iyi hissedeceksiniz.

8. Az Miktarda Şeker: Sabahları tüketeceğiniz çok az miktardaki şeker yararlı olabilir. Virginya Üniversitesi uzmanlarının yaptığı bir araştırmaya göre, kahvaltıda az miktar şeker alanların hafızalarının, almayanlara oranla daha güçlü olduğu ortaya kondu. Miktarı abartmayın, küçük bir çay kaşığı kadar şeker almanız yeterlidir.

9. Takvimin Önemi: Mutfağınıza büyük bir takvim koyun. Dün geceden, bugün için yazmış olduğunuz aktiviteleri ve yapılacak işleri, kahvenizi yudumlarken okuyun. Bu hem sizi -acaba neyi unuttum- stresinden kurtaracak, hem de kapıdan daha rahat ve huzurlu çıkmanızı sağlayacaktır.

10. Aşkın Gücü: Sabahları evde bulunan sevdiklerinizi öpün. Bu, evin güzel bir köpeği veya şirin kedisi de olabilir. Ünlü terapi uzmanlarına göre sevgi ve aşkın paylaşımı sayesinde, stres ve ona bağlı sıkıntılar hafifliyor, zihne sakinlik ve huzur geliyor. Böylece güne çok daha iyi başlamış oluyorsunuz.

Spinoza der ki;

'' İnsanın tutkuları olmaması olanaksızdır, ama belki adam, ruhunda o kadar mutlu düşünceler yaratır ki, tutkuları bunların yanında pek küçük kalır... ''

-İlk kural; bugünkü ya da geçmişteki sıkıntılardan kimseye söz açmamaktır.(5)
-Üzüntü bir zehir gibidir; onu sevebiliriz ama, yararını göremeyiz; sonunda üstün gelen de en köklü duygumuzdur: Herkes yaşamaya bakar, ölmeye değil.(5)
-Sıkıntılarından, söz etmezsen, onları unutur gidersin.(6)
-Kendilerinden sıkılanları eğlendirmek mümkün değildir.(7)
-Mutlu olmaya niyet etmedikçe insan mutlu olamaz. Mutlu olmayı istemeli ve bu uğurda çaba göstermeli.(7)
-Aşkın en güzel yanı, mutlu olmak için edilen yemindir.(8)
-Mutluluk, yani kendimiz için kuşattığımız mutluluk, en güzel ve en cömert özverimizdir.(8)
-Küstahlık edeceksen güçlü olana karşı et.(9)
-Her şeyde övülecek bir taraf vardır.(9)
-Gençlerle olan ilişkilerinizde, her şeyi iyi yanından alın; öyle olduklarına inanırlar, çok geçmeden de öyle olurlar.(9)
-Nezaket, aşırı hareketlerimize karşılık bir beden eğitiminden ibarettir. Gerçek nezaket, bütün ilişkileri tatlılaştıran bulaşıcı bir neşeyle var olur.(10)
-Ruhsal denge, genellikle kişiye dışarıdan ödüller sağlamaz; ama hiç kuşkusuz sağlığa yararlıdır.(11)
-Neşeyi davet eden bütün düşünceler, sağlığa da yararlıdır.(11)
-Sevinç, iç organlarımızı, en usta doktordan daha iyi düzene koyar. Oysa hasta olmak korkusu, hastalık olasılığını büsbütün arttırır.(12)
-Bir insan mutluluğu aramaya başladı mı, onu bulmaya mahkum demektir.(13)
-Mutluluğu gelecekte görüyorsanız, iyi düşünün, ona şimdiden sahipsiniz demektir. Ummak, mutlu olmak demektir.(13)
-Bilgi uzaktan hoşa gitmez, içine girmek gerekir.(14)
-Gerçek nedenlerini bilmedikçe huylarımıza asla hükmümüz geçmez.(15)
-Korkan adam, korkuyu açıklayabilmek için tehlikeler yaratır.(15)
-Çırpınmaların başlıca nedeni, insanın ne yapacağını bilememesidir.(17)
-Spinoza der ki, insanın tutkuları olmaması olanaksızdır, ama belki adam, ruhunda o kadar mutlu düşünceler yaratır ki, tutkuları bunların yanında pek küçük kalır.(22)
-Gerçek bir felaket iki kez tekrarlanmaz.(27)
-Pascal der ki, hastalık, sağlam adamın sırf sağlam olduğu için katlanamayacağı bir şeydir.(27)
-Bir kötülük başımıza geldi mi, şu iyiliği vardır ki; artık gelmesi mümkün bir şey olmaktan çıkar.(27)
-Küçük bir sinek ya da kurum tanesi gözünüze kaçtığı zaman gözünüzü ovalarsanız, başınıza iki, üç saatlik bir dert açmış olursunuz; ellerinizi yerinden kıpırdatmadan burnunuzun ucuna bakın, gözünüzden gelen yaşlar, hemen sizi bu dertten kurtarır.(29)
-Gülümseme, esneme gibi vücudumuzda derin etkiler yapar; boğazımızı, ciğerlerimizi, kalbimizi rahatlatır. Hiçbir doktorun çantasında bu kadar hızla etkisini gösterecek bir ilaç yoktur.(31)
-Ölenler neler duymuş olurlarsa olsunlar, ölüm hepsini silip götürmüştür.(34)
-Sıkıntılı zamanlarınızda mantık yürütmeye çalışmayın, çünkü mantığınız kendi aleyhine dönecektir.(35)
-El ya açık olur, ya da kapalı. Elinizi açarsanız, kapalı yumruğunuzla tuttuğunuz bütün sıkıntılı düşünceler uçup gider.(36)
-Soğuğa dayanmanın tek çaresi vardır; bunu hoş görmek. Mutluluk ustası Spinoza gibi: “ısındığım için hoşnut değilim, hoşnut olduğum için ısınıyorum.” Demeli.(37)
-İyiye yorma, iyilik getirir. Epiktetos der ki: “sen istedikten sonra karga da sana uğur getirir.”(38)
-Hiç kimse bu dünyada kendinden büyük düşman bulamaz.(38)
-Başkalarını bağışlamak için ilk koşul, kendini bağışlayabilmektir.(39)
-Fala baktırmadıkça, inanmamak çok kolaydır. O zaman inanacak bir şey de yoktur zaten.(41)
-Kaygılarımız bize, felaketlerin kendisinden daha az acı çektirmez.(42)
-Ne kadar bilgili olursak olalım, gözlerimizin çok uzakları görebileceğine inanmıyorum.(42)
-Merak hastalığından kurtulduktan sonra, kuşkusuz tedbirli davranma hastalığından da kurtulmak gerekir.(42)
-Dünyanın büyüklüğü ile insanın çaresizliğini kıyaslamaya kalkışacak olursak, hiçbir iş göremeyiz. Onun için işe koyulmalı ve yaptığımız işi düşünmeliyiz.(44)
-Küçük çabaların başaracağı işe inanmalı ve böceğe karşı bir böcek sabrıyla savaşmalı.(44)
-Para, yararlı olan her şey gibi, ilkin kendisine vefalı bir aşk ister. Yalnız gereksinimleri için onu isteyenlere yüz çevirir.(45)
-Çok harcamak isteyen kişi, hiç kazanamaz. Çünkü onun istediği kazanmak değil, harcamaktır.(46)
-Üstüne basılan her taş sağlam değildir.(46)
-Voltaire der ki: “kader bizi sürükleyip götürür, isteklerimize kulak asmaz.”(47)
-Güçlü insanlara özgü olan azimli irade, her türlü durumda, yine bir yol açıp geçmesini bilir. Güçlü adamın özelliği, her şeye kendi damgasını vurmasıdır.(47)
-Gençliğin istediği şeylere, yaşlılar büyük bir bollukla sahiptir.(47)
-Pek çok kimse, şundan ya da bundan yoksun olduğundan yakınır; ama nedeni bunu gerçekten istememiş olmasıdır.(47)
-Ummak istemek değildir.(48)
-Bir umutsuzluk halinde öyle bir kesinlik vardır ki, insan teselli kabul etmek istemez.(49)
-Her şey çabucak unutulur; durum her zaman güçlü ve tazedir; insan ona kolayca alışır. --Alışkanlık bizim uyum yeteneğimizden güç alan bir tanrıdır.(50)
-Toplum öylesine eşsiz bir makinedir ki, iyi insanlara farkına varmadan zalim olma olanağını verir.(53)
-La Bruyére der ki: “evliliğin iyisi olur ama kusursuzu olmaz.”(59)
-Bir toplum, havaya ve rüzgarlara göre rahat ettiğimiz ya da rahatsız olduğumuz bir gölgeliğe benzemez. Tersine toplum, sihirbazın değneğiyle güneşin açtığı ya da yağmurun yağdığı bir harikalar diyarıdır.(59)
İ-lk düşüncesizce yapılan hareketten sonra hatasını onarmak, ikiyüzlülük değil, dürüstlüğün ta kendisidir.(59)
-Rousseau der ki; “düşünen adam, baştan çıkmış bir hayvandır.”(61)
-İnsan yaşamını ne kadar doldurmuşsa, onu kaybetmekten o kadar az korkar.(62)
-Maddi yaşam, tam anlamıyla güvence altına alındı mı, mutluluktan ortada eser kalmaz. Kendi olanaklarıyla iş yapmayan kişi için can sıkıntısı kaçınılmazdır.(67)
-Her şeyi sigorta eden bir işyeri; kapısına: “buraya girenler, umudu dışarıda bırakın” yazmalıdır.(68)
-Gökten düşen bir mutluluk sevilmez, insan kendi emeğiyle yaratmak ister.(70)
-İnsanlar kendi elleriyle yarattıkları sonucu, talihin getirdiği sonuçtan daha çok sever.(70)
-Zaman, pişmanlığa meydan vermez.(71)
-Hazları bütünüyle hazır olan daha huysuz olur.(74)
-Aşkın verdiği zevk, bize zevk aşkını unutturur.(76)
-Çalgıyı dinlemektense, çalmayı tercih etmeyen var mıdır? Güç olan hoşa gider.(77)
-İnsan kendi emeğinin ürünleriyle süslenmiş topraktan haz duyar.(79)
-Her işte bir kez temel atıldı mı, devam etmek için nedenler yaratılmış demektir.(83)
-Gerçek tasarılar, ancak başlanmış bir iş üzerinde boy atabilir.(84)
-Hayvan, çevresindeki şeyler kendisini rahat bırakınca yatıp uyur. İnsan ise düşünür.(85)
-Gerçek bilgi, gözlerimizin dibine kadar gelmez.(86)
-Dünyayı alelacele dolaşan adam, işini bitirdiği zaman, anılar bakımından başlangıçtan daha zengin değildir.(87)
-Görülen şeylerin asıl zenginliği ayrıntılardadır.(87)
-Ne geçmiş, ne de gelecek bize dert olabilir, çünkü biri artık mevcut değildir, öteki ise henüz mevcut değildir.(89)
-Bugünü düşünün; önce, dakikadan dakikaya devam eden hayatınızı düşünün; her dakika, önceki dakikayı kovalıyor.(90)
-Hayatı karartan, dert aşılayan bir iyilik vardır, adına pişmanlık derler.(95)
-İnsanlara ancak kendi umutlarını verebilirsiniz.(95)
-La Rochefoucauld der ki: “her zaman başkalarının dertlerine katlanacak kadar gücümüz vardır.”(97) O şaka yapmış. Başkalarının dertleri kolay katlanır şey değildir.(98)
-Başkalarına ve kendimize karşı iyi davranmak; herkesin yaşamasına yardım etmek; kendi yaşamamıza yardım etmek; işte asıl din! İyilik mutluluktur. Sevgi mutluluktur.(114)
-Benim varlığım, dostuma bir parçacık gerçek haz verecek olursa, bu hazzı görmekten ben de haz duyarım.(118)
-Hiç kimseyi gücendirmeyen bir hareket ve söz rahatlığı, mutlu olmak için önemli bir meziyettir.(123)

Yaşam için 13 satır

1. Seni sen olduğun için değil,
seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.
2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez,
onlara layık olan kişi ise seni ağlatmaz.
3. Sen istediğinde sana aşık olmaması,
sana aşık olmadığı anlamına gelmez.
4. Gerçek arkadaş,
elini tutan, kalbine dokunandır.
5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi,
yanında oturuyor olup
ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir.
6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme,
üzgün olduğunda bile!
Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.
7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin
fakat bazıları için sen bir dünyasın.
8. Zamanı,
onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.
9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı,
onu tanıdığında minnettar olman için istedi.
10. "Bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin.
11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır.
Yapman gereken; insanlara güvenmeye devam etmek,
kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.
12. Birini daha iyi tanımadan ve
bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce
kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve
kim olduğunu bilerek kendine güven.
13. Kendini çok zorlama,
en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.

"YAŞANAN HERŞEYİN BİR SEBEBİ VARDIR"

Gabriel Garcia Marquez

Meleklerin sözü var..


http://fizy.com/s/1ah02j#s/19oma5

Dünya üzemez beni.
Ölüm korkutabilir mi?
Sen olmadan bu kalp hissedebilir mi?

Güneş batmış bana ne!
Ellerin yok kime ne..?
Yerine koyamadım,
Razı olamadım sensizliğe.

Kalpler yanmış, yağmur ıslatmış.
Tanrı korumuş ya sevenleri.

Son nefesimde elimi sen tutacaksın,
Son sözlerimi bir sen duyacaksın.
Meleklerin sözü var.

Mutlu olmanın püf* noktaları ;)

‎1. İnsanlara beklediklerinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.
2. En sevdiğin şiiri ezberle.
3. Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.
4. "Seni seviyorum" derken inanarak söyle.
5. "Özür dilerim" derken karşındakinin gözünün içine bak.
6. İlk görüşte aşka inan.
7. Asla başkalarının hayalleriyle dalga geçme.
8. Derinden ve inançla sev. Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam yaşayamazsın.
9. Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.
10. İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp onlar hakkında karar verme.
11. Yavaş konuş ama hızlı düşün.
12. Eğer biri sana cevap vermek istemediğin bir soru sorarsa gülümse ve "neden bilmek istiyorsun?" de.
13. Şunu daima hatırla ki büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.
14. Anneni ara.
15. Biri hapşırırsa "çok yaşa" de.
16. Eğer kaybedersen, aklını da kaybetme.
17. Üç "S" yi unutma: Saygı - kendine, Saygı -başkalarına, Sorumluluk - tüm hareketlerine.
18. Küçük bir tartışmanın tüm dostluğu mahvetmesine izin verme.
19. Eğer hata yaptığını fark edersen, hemen onu düzeltmeye bak, bile bile devam etme.
20. Telefonda konuşurken gülümse. Karşındaki sesinden gülümsediğini anlayacaktır.
21. Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.
22. Biraz yalnız kalmaya özen göster.
23. Yeniliklere açık ol ama ille de değişmeye çalışma.
24. Şunu bil ki sessiz kalmak bazen en iyi cevaptır.
25. Daha fazla kitap oku, daha az TV seyret.
26. Güzel, şerefli bir hayat yaşa. Yaşlanıp geri baktığında ikinci bir defa tadını çıkarırsın.
27. Allah'a güven - ama arabanı kilitle.
28. Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.
29. Satır aralarını da oku.
30. Bilgilerini paylaş. Bu aynı zamanda ölümsüz olmanın bir başka yoludur.
31. Dünyaya iyi davran.
32. Dua et. Büyük güç verir. Düşün. Daha da büyük güçverir.
33. Uçarken asla ara verme.
34. İşini iyi yap.
35. Öperken gözlerini kapamayan sevgiliye güvenme.
36. Eğer çok paran olursa, başkalarına yardım et. Paranın en zevkli tarafını kaçırma.
37. Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.
38. Önce kuralları öğren, düşün, karar ver ve gerekirse sonra bazılarını boz.

22.7.10

http://fizy.com/#s/1aiygb

Şarkılar seni söyler
Dillerde nağme adın

Aşk gibi, sevda gibi
Huysuz ve tatlı kadın

En güzel günlerini
Demek bensiz yaşadın

Bu şarkı bi tek bana.. ;)

http://fizy.com/#s/1aisc4

incelikler yüzünden..

http://vimeo.com/8967131

ÇoOoK çalışmam lazımmm

İşten çıkıp eve gidicem ve pc başına geçicem blog*um hakkında bilgi toplicammm
Diğer blogların içinde sönük kaldımmmm :)

Misafirim1 :)

Kadın dayanışması diye buna derim ;)
Teşekkür ederim portakalımm
Kiss Kiss :*

Hoşbuldum :)

Bugün blog* umda ilk dakikalarım..
Hala bazı ayarlamalarla uğraşıyorum ama çok keyif alıyorum.
Bana ait bi yerde olmak şimdiden beni çok mutlu etti :)